Gelmiş geçmiş en renkli ekranlara sahip ülkelerden biri olan Türkiye'de televizyon, uzun yıllar boyunca evlerimizin baş köşesinde keyifli bir konuk olmuştu. Ancak son yıllarda, dijital çağın hızla yükselişiyle birlikte televizyon seyircisi de bir dönüşüm geçirdi. Artık seyirci, geleneksel televizyonun klişeleşmiş dünyasından ziyade, kendi içinde bir dünya kurma arzusunu keşfetmeye başladı.
İnternet, bu dönüşümde başrol oynayan unsur oldu. Televizyon seyircisi, artık sadece belli saatlerde ekran başında bekleyen pasif bir izleyici değil, istediği içeriği dilediği an, istediği yerden tüketen bir aktif katılımcı haline geldi. Türk televizyonları, bu değişime ayak uydurabilmek için geleneksel yayın anlayışını sorgulamak ve çeşitlilik arayışına girmek zorunda kaldı.
İnternetin yükselişiyle birlikte platformlar arası rekabet artarken, televizyon kanalları da çevrimiçi varlıklarını güçlendirmek adına dijitalleşmeye hız verdi. Gülse Birsel'in kaleminde bu değişim, bir dizi komik ve düşündürücü olaya dönüşebilirdi. Belki de bir televizyon sunucusu, kendi programını internet üzerinden yayınlamaya karar verir ve geleneksel televizyon kanallarının şaşkın bakışları arasında dijital bir kahramana dönüşürdü.
Türk televizyonları ve seyircileri arasındaki bu karşılıklı etkileşim ve değişim süreci, günlük yaşamın içinden alınmış mizahi bir senaryoyla Gülse Birsel'in kaleminden çıkarılabilir. Seyirci ve televizyon, kendi hikayelerini yazma yolunda, dijital çağın getirdiği yeni imkanlarla eğlenceli ve ilginç bir şekilde kesişiyor.